Sarısu Ovası Yiğitleri
Çanakkale Savaşı tüm hızıyla devam ediyormuş. Köyün gençlerinden Kırcıların Halil, Pazarcıklı Hasan ve Muhacir İbrahim'in (Askerlik dönüşü lakapları Kör Hasan ve Kör İbram’dır) Söğüt Askerlik Şubesi’ne çağrıldıkları haberi köye yayılmış. Ertesi gün üç genç sabah erkenden kestirme yoldan yaya olarak yola çıkıp akşam da köye dönmüşler.
Köy odasında yapılan konuşmalara göre 1315 doğumlu delikanlılar askere çağrılmış. Mudanya’ya gidip askeri bir gemiye bindikten sonra delikanlıların birliklerine teslim olmaları gerektiği bildirilmiş.
Üç delikanlı kâh yolda denk gelen arabalara binerek kâh yürüye yürüye çok zor şartlar altında geçen bir yolculuk sonrası bir akşamüstü Mudanya’ya ulaşmışlar. Askerlik şubesi yetkilileri, ertesi sabah gelecek olan bir gemi ile birliklerine gideceklerini belirtmişler ve gemi gelene kadar limana yakın bir yerde bulunan bir hanı işaret ederek orada beklemelerini istemişler.
Halil, Hasan ve İbrahim hana girip bir köşeye oturmuş. Hancı savaşa gittiklerini biliyor olmalı ki önlerine ikram olarak birer bardak ve birer topak şeker koymuş. Bardağı elleyince sıcak olduğunu anlamışlar. Aralarında fısıldaşmaya başlamışlar. Bardağın içinde ne olduğunu bilmedikleri gibi şekeri nasıl kullanacaklarını da bilmiyorlarmış. İçlerinden biri, ‘Şekeri bardağın içine atsak kaşık yok, nasıl karıştıracağız?’ demiş. Bir diğeri, ‘Sıcak olduğu için parmakla da karıştırılmaz.’ demiş. Başkaları nasıl yapıyor diye etrafa bakmışlar ama o an için içen birini görmemişler. Bizimkileri izleyen hancı yanlarına gelmiş. ‘Yiğitlerim!’, diye hitap ettikten sonra, ‘Bardağın içinde çay var, dişinizle şekerden bir parça koparın sonra da bardaktaki çaydan bir yudum alarak için.’ diye kıtlama çay içmenin tarifini yapmış. Böylece Çanakkale Savaşı’na katılmaya giden bu üç genç, hayatlarındaki ilk çayı içmişler ve köyün ilk defa çay içen insanları olmuşlar.
Halil, Hasan ve İbrahim, önce Çanakkale Savaşı’nda düşmana karşı yurdumuzu savunmuşlar. Savaş bitince üçü de Kanal Harbi’ne katılmış. Üçü de İngilizlere esir düşmüş. İngilizler Hasan'ı Sri Lanka'daki, Halil ve İbrahim’i de Mısır’ın İskenderiye şehrinde bulunan esir kamplarına götürmüş. Esir kamplarındaki şartlar çok kötüymüş. Üçü de hayatta kalmayı başarmış. Ancak İngilizler Mısır'daki kamplardaki esirleri sözde bitlenmesinler diye ilaçlı su kuyularına soktukları için, kampta bulunan askerlerin Halil ve İbrahim dahil hepsinin gözleri zarar görmüş.
Bu üç delikanlı Birinci Dünya Savaşı sonrası serbest kalınca Mustafa Kemal’in askeri olarak Kurtuluş Savaşı’na katılmışlar ve yurdumuzu düşmandan kurtarmışlar.
Nihayetinde yiğitler, Mudanya Limanı’nda içtikleri o çaydan tam yedi yıl sonra ancak terhis olmuşlar ve köylerine dönebilmişler.
Sarısu Ovası Yiğitleri
Çanakkale Savaşı tüm hızıyla devam ediyormuş. Köyün gençlerinden Kırcıların Halil, Pazarcıklı Hasan ve Muhacir İbrahim'in (Askerlik dönüşü lakapları Kör Hasan ve Kör İbram’dır) Söğüt Askerlik Şubesi’ne çağrıldıkları haberi köye yayılmış. Ertesi gün üç genç sabah erkenden kestirme yoldan yaya olarak yola çıkıp akşam da köye dönmüşler.
Köy odasında yapılan konuşmalara göre 1315 doğumlu delikanlılar askere çağrılmış. Mudanya’ya gidip askeri bir gemiye bindikten sonra delikanlıların birliklerine teslim olmaları gerektiği bildirilmiş.
Üç delikanlı kâh yolda denk gelen arabalara binerek kâh yürüye yürüye çok zor şartlar altında geçen bir yolculuk sonrası bir akşamüstü Mudanya’ya ulaşmışlar. Askerlik şubesi yetkilileri, ertesi sabah gelecek olan bir gemi ile birliklerine gideceklerini belirtmişler ve gemi gelene kadar limana yakın bir yerde bulunan bir hanı işaret ederek orada beklemelerini istemişler.
Halil, Hasan ve İbrahim hana girip bir köşeye oturmuş. Hancı savaşa gittiklerini biliyor olmalı ki önlerine ikram olarak birer bardak ve birer topak şeker koymuş. Bardağı elleyince sıcak olduğunu anlamışlar. Aralarında fısıldaşmaya başlamışlar. Bardağın içinde ne olduğunu bilmedikleri gibi şekeri nasıl kullanacaklarını da bilmiyorlarmış. İçlerinden biri, ‘Şekeri bardağın içine atsak kaşık yok, nasıl karıştıracağız?’ demiş. Bir diğeri, ‘Sıcak olduğu için parmakla da karıştırılmaz.’ demiş. Başkaları nasıl yapıyor diye etrafa bakmışlar ama o an için içen birini görmemişler. Bizimkileri izleyen hancı yanlarına gelmiş. ‘Yiğitlerim!’, diye hitap ettikten sonra, ‘Bardağın içinde çay var, dişinizle şekerden bir parça koparın sonra da bardaktaki çaydan bir yudum alarak için.’ diye kıtlama çay içmenin tarifini yapmış. Böylece Çanakkale Savaşı’na katılmaya giden bu üç genç, hayatlarındaki ilk çayı içmişler ve köyün ilk defa çay içen insanları olmuşlar.
Halil, Hasan ve İbrahim, önce Çanakkale Savaşı’nda düşmana karşı yurdumuzu savunmuşlar. Savaş bitince üçü de Kanal Harbi’ne katılmış. Üçü de İngilizlere esir düşmüş. İngilizler Hasan'ı Sri Lanka'daki, Halil ve İbrahim’i de Mısır’ın İskenderiye şehrinde bulunan esir kamplarına götürmüş. Esir kamplarındaki şartlar çok kötüymüş. Üçü de hayatta kalmayı başarmış. Ancak İngilizler Mısır'daki kamplardaki esirleri sözde bitlenmesinler diye ilaçlı su kuyularına soktukları için, kampta bulunan askerlerin Halil ve İbrahim dahil hepsinin gözleri zarar görmüş.
Bu üç delikanlı Birinci Dünya Savaşı sonrası serbest kalınca Mustafa Kemal’in askeri olarak Kurtuluş Savaşı’na katılmışlar ve yurdumuzu düşmandan kurtarmışlar.
Nihayetinde yiğitler, Mudanya Limanı’nda içtikleri o çaydan tam yedi yıl sonra ancak terhis olmuşlar ve köylerine dönebilmişler.