Embriyonik gelişim sırasındaki kapsamlı anatomik değişimlere rağmen, sinir bağlantıları yaşam boyunca değişmeden kalır. Birbirinden çok uzak olan organlar bile parçalı olarak birbirlerine bağlı kalırlar. Bu gözlemler ve bulgular 100 yılı aşkın bir süre önce çok sayıda bilim insanı tarafından tanımlanmış, ancak teknik araştırma yöntemlerinin ilerlemesiyle unutulmuştur.
Omurgalılarda segment, spinal sinirin deride, kaslarda, kemiklerde ve iç organlarda (dermatomlar, miyotomlar, sklerotomlar, enterotomlar vb.) beslediği bölge olarak tanımlanır ve vücudun yüzeyi ile içi arasındaki etkileşimlerin temelidir.
Segmentasyon ve metamerizm yasaları, otonom sinir sistemi tarafından desteklenen spinal sinir sisteminin yasalarıdır. On dokuzuncu yüzyılda yapılan kapsamlı çalışmalarda Avrupalı anatomistler bu yasaları “segmental anatomi” olarak formüle etmişlerdir.
Segmentasyon ve metamerizm yasalarını anlamak, hastalık durumunda vücut yüzeyindeki etkileşimlerin ve projeksiyon fenomenlerinin yorumlanabileceği bir şifre çözme anahtarına sahip olmak anlamına gelir.
İyi dinleme (tıbbi geçmiş) ve hastanın yakından gözlemlenmesi gibi, segmental semptomlar da bir tanıya varmanın basit ve etkili yoludur. Bunun etkileyici bir örneği visseral ağrıdır. İç organ bozukluklarına, ilk bakışta söz konusu organla hiçbir ilgisi olmayan her türlü fenomen eşlik edebilir. Aktarılan ağrı, bunun bir örneğidir. Bu fenomenler hepsinde olmasa bile birçok organ bozukluğunda ortaya çıkabilir. Sadece ağrı değil; aynı zamanda kas spazmı, cilt sıcaklığı ve rengi, bağ doku ve pupilla değişiklikleri, segment olarak belirlenebilen semptomların örnekleridir.
Segmental terapi, spinal kord segmentleri alanındaki sinirsel aktivitenin stimülasyon yolu ile etkilenmesi anlamına gelir. Genellikle osteopati, manuel terapi, akupunktur ve nöralterapi gibi tedavi konseptleri, segmental stimülasyon amacıyla kullanılır.
Bu kitap, segmental ilişkilerin teorik arka planını ve vejetatif sistemin regülasyonu için gerekli uygulamaların pratiğini sunar.
Embriyonik gelişim sırasındaki kapsamlı anatomik değişimlere rağmen, sinir bağlantıları yaşam boyunca değişmeden kalır. Birbirinden çok uzak olan organlar bile parçalı olarak birbirlerine bağlı kalırlar. Bu gözlemler ve bulgular 100 yılı aşkın bir süre önce çok sayıda bilim insanı tarafından tanımlanmış, ancak teknik araştırma yöntemlerinin ilerlemesiyle unutulmuştur.
Omurgalılarda segment, spinal sinirin deride, kaslarda, kemiklerde ve iç organlarda (dermatomlar, miyotomlar, sklerotomlar, enterotomlar vb.) beslediği bölge olarak tanımlanır ve vücudun yüzeyi ile içi arasındaki etkileşimlerin temelidir.
Segmentasyon ve metamerizm yasaları, otonom sinir sistemi tarafından desteklenen spinal sinir sisteminin yasalarıdır. On dokuzuncu yüzyılda yapılan kapsamlı çalışmalarda Avrupalı anatomistler bu yasaları “segmental anatomi” olarak formüle etmişlerdir.
Segmentasyon ve metamerizm yasalarını anlamak, hastalık durumunda vücut yüzeyindeki etkileşimlerin ve projeksiyon fenomenlerinin yorumlanabileceği bir şifre çözme anahtarına sahip olmak anlamına gelir.
İyi dinleme (tıbbi geçmiş) ve hastanın yakından gözlemlenmesi gibi, segmental semptomlar da bir tanıya varmanın basit ve etkili yoludur. Bunun etkileyici bir örneği visseral ağrıdır. İç organ bozukluklarına, ilk bakışta söz konusu organla hiçbir ilgisi olmayan her türlü fenomen eşlik edebilir. Aktarılan ağrı, bunun bir örneğidir. Bu fenomenler hepsinde olmasa bile birçok organ bozukluğunda ortaya çıkabilir. Sadece ağrı değil; aynı zamanda kas spazmı, cilt sıcaklığı ve rengi, bağ doku ve pupilla değişiklikleri, segment olarak belirlenebilen semptomların örnekleridir.
Segmental terapi, spinal kord segmentleri alanındaki sinirsel aktivitenin stimülasyon yolu ile etkilenmesi anlamına gelir. Genellikle osteopati, manuel terapi, akupunktur ve nöralterapi gibi tedavi konseptleri, segmental stimülasyon amacıyla kullanılır.
Bu kitap, segmental ilişkilerin teorik arka planını ve vejetatif sistemin regülasyonu için gerekli uygulamaların pratiğini sunar.